Topak Kaya Efsanesi
Kayadibi mevkiinde bulunan Kayadibi Camii`nin doğu kısmında bulunan tepede, sanki aşağıya yuvarlanacakmış gibi duran bir kaya bulunmaktadır. Zincirli kayada denilen bu kaya ile ilgili olarak genel bir efsane, halk arasında anlatılmaktadır

Kayadibi mevkii; Hisarcık halkının ilk yerleşim yeri olan, o dönemlerde evlerin ve köyün tek camisinin bulunduğu bölgedir. Caminin hocası da Allah`ın veli kullarından olan Merhum Salih Hoca’dır. Salih Hocanın sabah namazını kıldırmak için kalktığı bir vakitte, büyük bir gürültü ile bu kayanın yerinden yuvarlanarak caminin ve evlerin üzerine doğru geldiğini görmüştür. O anda Hoca besmele ile sağ elinin içini kayaya doğru kaldırarak “ya kaya dur !” demiş ve Allah`a dua etmiştir. Bunun üzerine kaya önünde hiçbir engel olmaksızın olduğu yerde durmuştur. Öyle ki önünde hiç bir engel olmamasına rağmen, yuvarlak denilebilecek şekilde ki kayanın orada durması görenleri hayrete düşürmektedir. O dönemlerde yaşantının bu bölgede bulunması nedeniyle, bir çok evin olması ve sabah saatlerinde bu olayın cereyan etmesi bir çok kişinin hayatına mal olacakken kayanın yamaçta kalması bu efsanenin dilden dile günümüze kadar gelmesine vesile olmuştur.
Köy halkının bu kayanın düşeceğinden çok korkmaları üzerine; Hoca: “Korkmayın, o kaya Allah tarafından bağlıdır, düşmez “ demiştir. Anlatılan bu efsaneye inanmayan insanlar bu kayayı hareket ettirmeye çalışmışlar ancak yerinden dahi kımıldatamamışlardır. Bunun üzerine Hoca Efendi Bu kaya için “ben o kayayı Allah’ın izniyle zincirle bağladım” demiş ve bunun üzerine adı zincirli kaya olarakta anılmaktadır. 1970’li yıllarda Adana’dan gelen ulema bir zat olan Hacı Ahmet Efendide konuyu hiç bilmediği halde kayayı görür görmez, kayayı işaret ederek “Bakın Şu Takdiri İlahiye. Kaya Allah tarafından Bağlanmış” demiştir.
Halk Takvimi
Eskiden Yaşayanların kendi geliştirdikleri takvimleri günümüzde bile halen doğruluğunu ispatlamaktadır.
Kış mevsiminin sona ermesi cemrenin havaya, suya ve toprağa düşmesiyle başlar. Cemrenin havaya düşmesiyle havanın ısınması, suya düşmesiyle, suların ısınmaya başlaması don olaylarının olmaması, toprağa düşmesiyle de toprağın ısınmasının başlaması olarak görülür.
Mart dokuzu ile şiddetli soğuklar yaşanır. İlk bahar mevsiminde mart ayında yaşanan kış soğuklarına denmektedir. Dokuzun dokuzunda yine soğuk yağışlı hava vardır. Mart dokuzu soğukları günümüz takvimine göre mart ayının 21. gününe rastlar.
Aprıl (Abdul) beşi Nisan ayında görülen yağmurlara denilmektedir. Günümüz takvimine göre Nisan ayının 17. gününe rastlar.
Mayıs yedisinin çıkmasıyla yaz mevsimi başlar. Tarlalara tohumlar ekilmeye başlanır. Günümüz takvimine göre mayıs ayının 19. gününe rastlar.
Bağ, bahçe ve bostanları soğuk alması ile güz mevsiminin başladığı varsayılır.
Çıra yanması ile de kış mevsimine girilir.
Rivayetler, Efsaneler ve Hikayeler
Kayseri şehri bir erenler diyarıdır. Pek çok kıymetli din ve devlet büyüğünün yattığı türbeler, buna en güzel delildir. Anlatılan rivayet ve efsanelerin çoğunluğu da şahıslarla alakalıdır.
Evliyalık
Hisarcık`ta üzerinde evliya mezarı olduğu rivayet edilen Evliyalık denilen bir yer mevcuttur. Fakat şu anda herhangi bir mezar ve ya türbe yoktur. Anlatılan rivayete göre bazı günlerde Bu evliyalığın üzerine nur doğmaktadır ve doğan bu nur herkes tarafından görülmemektedir.

Şeyh İbrahim Tennuri
Şeyh İbrahim Tennuri`nin yazlık evi Hisarcık`ta bulunmaktadır. Şeyh İbrahim Tennuri atfedilen bir rivayet halk arasında şu şekilde anlatılmaktadır.
Sultan Bağdat Seferine çıkarken Kayseri`ye gelmiş ve Hisarcık`a da uğramıştır. Burada evi bulunan Şeyh İbrahim Tennuri sultanı ve ordusunu misafir etmiştir. Burada bütün ordunun ve Hayvanlarının karnını doyurmuştur. Hatta yiyecekler artmıştır. Artan bu yiyecekler ile Hisarcık `tan kırk kişiye de yemek daveti verilmiştir.
Hisarcıklılar tarafından Şeyh İbrahim Tennuri Hazretlerine atfedilen bir diğer olay da şöyledir:
Sultan Murat Bağdat seferinden giderken Şeyh İbrahim Tennuri`nin evine misafir olmuştur. Bu gün de mevcut olan ulu çınarın altındaki havuzun başında şeyh ile sohbet ederken, Sultan suyu görünce her halde İstanbul`u hatırlamış olacak ki gönlünden “Şu havuzun başında bir balık olsa da yesek” der.Tam bu sıra da gönlünden geçenleri okuyan Şeyh İbrahim Tennuri, Besmele ile havuza elini atarak, canlı bir balık yakalar ve adamlarına: ”Şu balığı pişirin de padişah efendimiz tatsınlar” der. Bu kerameti gören sultan şeyhi takdir eder, maddi manevi yardımda bulunarak havuzun yeniden düzenlenmesini ister.
Hisarcık`ta Ulu Çınarın altındaki havuzdaki su arklarının bu olayın bir hatırası olarak balık motifleri ile süslendiği halk arasında rivayet edilmektedir.
Terlikçi Dede Efsanesi
Terlikçi Dede uzun zaman önce yaşayan kekeme insanları konuşturabilen bir kişi olarak halk arsında anlatılır. Hangi devirde yaşadığı bilinmemektedir. Bu kişi ayağındaki terliği çıkartarak kekeme olanların eline yüzüne ve ağzına vururmuş. Böylelikle bu insanların bu kusuru yok olurmuş.